Yaklaşık üç yıldır Bolivya’da yaşıyorum. Altı sene öncesinde bir uçak yolculuğunda Che Guevara’nın rotasıyla ilgili bir yazıda okuduğum, Che dönemini yaşamış ve halen hayatta olma olasılığı olan Irma ile buluşabilmek için bir hayli çaba sarf ettikten sonra; elimde fazla bilgi olmadan Che Guevara’nın öldürüldüğü yere yani Higuera Köyü’ne gitmeye karar verdim. Irma’yı bulabilme, onunla konuşma ve onun fotoğrafını çekme isteğim yolculuk sırasında bir şekilde kendiliğinden dokümanter film projesine dönüştü. Bütün bu süreçteki en büyük zorluğum Bolivyalıların bile fazla bilgi sahibi olmadıkları Higuera’ya gidebilmek, Irma’yı tanıyan bir kişiye ulaşabilmekti. Beş günlük bir seyahat planladım. Higuera’nın bağlı olduğu şehir Valle Grande’ye kadar gittikten sonra Valle Grande’de Irma’yı bilebilecek kişileri sormaya başladığımda aslında çok ciddi bir moral bozukluğu içine girmiştim. Bulamayacağımı düşündüğüm anlarda karşıma çıkan ve Irma’yı tanıyan Gonzalo ise beni bu ortamdan bir üst seviyeye taşıyan kişi oldu ve onunla bir yolculuğa başladık. Bu yolculuk Temmuz 2019’da başladı ve sonrasında filme dönüştü. Filmi önce İstanbul’da yakın çevremdeki arkadaşlarla paylaştım ve ardından da Bolivya’da gösterime geçti. Ama dedim ya bu bir yolculuktu ki; sanırım Bolivya’dan da başka yerlere doğru sürecek gibi görünüyor. Aşağıda bu yolculuğun başlangıcı ve sonrasındaki gelişmeleri yer alıyor.
"Uzun bir yolculuk sonrası Higuera’ya geldim. Önce 1,5 saatlik bir uçak yolculuğu, ardından 8 saat süren kara seyahati. Geçilen şehirler, daralan patika yollar ve girişinde Che fotoğrafıyla gelenlere merhaba diyen bir köy; Higuera. Yolda Che’nin ve arkadaşlarının geçtiği patika yollarda 2-3 saatlik yürüyüşler yaptık. Bolivya askerleri ve CIA işbirliğiyle nerelerde pusuya düşürüldüklerini gördüm. Valle Grande’de zaman zaman umutsuzluğa düşsem de bulmak icin çok çaba gösterdiğim Gonzalo ile iki günlük bir yolculuğa başladık. Sadece yolları değil, tarihi de çok iyi bilen biri çıktı. Tüm detaylarıyla bana öyle güzel anlattı ki, belki de yaşattı demeliyim.
Higuera minnacık bir köy. 52 kişi yaşıyor. Bolivyalıların bile çoğunun nasıl gidileceğini bilmediği dağ yollarından geçerek ulaşılıyor. Bolivya, Güney Amerika’nın ortasında; Higuera da Bolivya’nın. 1967 yılında Che Guevara’nın buraya gelmesindeki en önemli neden uzun soluklu bir devrimci eğitim kampının temellerini atmak ve tüm Güney Amerika ülkelerine ulaşılabilirliği nedeniyle de merkezi yer olması. Ancak planların beklendiği gibi sürememesi ve bir şekilde nerede olduğunun öğrenilmesiyle haftalarca kuşatılan bu küçük yer; Che’nin de ölümsüzlüğe ulaştığı yer haline gelmiş. Bütün köy Che resimleri, fotoğrafları ve heykelleriyle dolu. Ufak ama çok bilgilendirici bir müzesi var. Herkes birşeyler bırakmış, ben de bir fotoğrafımı iliştirdim panoya. Bu minik yerde dünyanın içine daha da fazla girdiğimi hissederken, bir o kadar da yavaş yavaş dünyadan çıktığımı fark ettim. Biliyorum garip bir durum ama ancak böyle açıklayabiliyorum içinde bulunduğum durumu.
Ve beklediğim an. İrma. 6 sene önce bir dergide adını okuduğum, Che zamanını yaşamış olan İrma. O günden bu yana onunla buluşmayı bekliyordum desem yalan olmaz. 72 yaşında, Che ile tanıştığında 20 yaşındaymış, zaten Che de bir seneden az bir süre kaldığı Higuera çevresinden maalesef çıkamamış. Çok dinç, gözlerinin içi gülse de; Che’yi 52 sene sonra anlatırken halen acaba ağlayacak mı hissi uyandırıyor. Haftalardır gitmediği Valle Grande’ye bugün gidecekmiş. İyi ki önce İrma’yı bulalım demişim, hatta Gonzalo yanımda olmadan bulup, kendimi tanıttım. Nasıl heyecanlandım İrma’nın ellerini tutup kendisine sarılıp öperken... Gerçekten de Che’ye dokunduğumu hissettim... Ve iki gündür aklımda olan bu gezinin dokümanter kısa filmini yapma fikri o an iyice olgunlaştı... Adı da Che’ye Dokunmak olacak....Bakalım yapabilirsem…" |
Yukarıdaki notlarımı Temmuz ayında, Higuera'ya giderken almıştım. Ardından yoğun geçen bir 2 ay. Gerçekten filmini yapabilecek miydim? Önce çektiğim fotoğraf ve filmleri izledim, defalarca. Hiçbir filmin ikinci çekimi yoktu, hazırlığı da olmamıştı çekimler öncesinde. Konuştuğum 4 kişi de o an doğaçlama yaptılar röportajları ve sonra benim eklediğim benden bilgiler, kendimi nasıl ona dokunur hissettiğim anlarım ki onların da hepsi doğaçlamaydı. Ama sonuçta ortaya 40 dakikalık bir film çıkmıştı işte. Bolivyalı arkadaşım Jorge Arteaga filmin editörlüğünde tamamıyla yardımcı oldu. İlginç; kendisi babasının verdiği o döneme ait bilgilerle Che'ye karşı hiçbir sempatisi olmayan biriydi, yargılayamam yaşananları bilemiyoruz gerçekten. Ama filmin sonunda yanıma geldi ve gözlerinin içi gülerek bana dedi ki "Ben artık Che hayranı biriyim, sağ olasın Cem"... Oysa ben fazladan birşey yapmamıştım. Olsa olsa orada Higueralılarla konuşan ve onların duygularını aktaran ilk Türktüm ama bütün bunların ötesinde ben onlarca yıllık bir hayalimi gerçekleştirmiştim… Ve Jorge’nin söyledikleriyle de film benim için şimdiden bir kişiye ulaşmıştı bile.
Küçükken, henüz 6 yaşındayken evimizde gördüğüm efsanevi bir Che posteriyle kafama kazınan kahraman devrimci portresi canlanarak yanıma gelmişti neredeyse. O yıllarda öğrenmeye başladığım bilgiler tamamlanmıştı. Fotoğraf hayatımın da bir hayali gerçekleşmişti.
Şimdi önümüzde 8-9 Ekim'de Higuera'da Che Anma Günü kapsamındaki programda filmin gösterimi var. Her sene tekrarlanan Anma Günü hazırlıklarına film de girdi bu sene. Fotoğrafçı gözüyle ve aynı bir fotoğrafta olduğu gibi deklanşöre bir kez basılıp o anın dondurulması gibi yapılan bir film, benim hayallerimle Higuera’da buluşacak. İrma, Gonzalo, Higuera halkı ile köyün her yerine dağılmış Che fotoğrafları ve duvar resimleri arasında film gösterilecek.
İnsanın hayatta yaşayabilmesini hayallerini gerçekleştirmesiyle çok birleştiriyorum. Ve yıllardan bu yana hayalini kurduğum Che Guevara’ya biraz daha yakınlaşabilmek, anlayabilmek ve tanımak hayallerimin de ötesinde gerçekleşti. Öyle ki, biraz daha araştırma isteği duymaya başladım ve filmi İstanbul’da izleyen ilk arkadaş grubumun sorduğu bir soru kendiliğinden başka bir pencereyi açtı bana. Bu filmin devamı Küba’da olacak. Film özünde benim hayatımın biçimlenmesine en büyük dokunuşu gerçekleştiren 68 kuşağının devrimcilerine, anneme, babama geç kalmış veya nihayet yapılabilmiş bir teşekkür olarak düşünülmeli.
-----
Bilgi almak için Cem Sarvan'a e-posta yazabilir veya instagram sayfasını ziyaret edebilirsiniz.