Maalesef kaybettik güzel insanı, arkadaşımı, abimi, babamın yoldaşını... Tarihin beni birçok yerde buluşturduğu ender insanlardan biridir Tayfur. Hayatlarımızın 50 sene önce kesiştiğini 15 sene önce keşfetmiştik. Babamla aynı idealler uğruna bir tünelin iki farklı ucunda durduklarını öğrenmiştik tesadüfle ve birbirimizi tamamlayarak saatlerce konuşmuştuk.
Uzun bir geceyi hatırlarım. Bir fotoğraf çekiminden gelmişiz, kalabalığız, Tayfur o dingin sesiyle ODTÜ’den başlayarak günümüze geliyor. Sessizce dinliyoruz, tarih konuşuyor. Bir başka gece evine gelen kirpileri eliyle besliyor, şaşırıyorum ne de olsa ilk kez görmüşüm kirpinin bir kedi gibi elden yemek yediğini. İnsan, hayvan, bitki fark etmeksizin her canlıya içinde büyük bir sevgi barındırabilen yüreği kocaman insan.
Ve uzaklarda ölüm çok zor yaşanıyor. İllimani Dağı'nın karşısında adeta onunla konuştum, severdi yüksekleri Tayfur. Ağrı Dağı'na çıkışının keyfini aktardığında hemen dağa çıkmalıyım diye düşünmüştüm. O nedenle de kara haberi alınca yüzümü İllimani Dağı’na çevirdim ve gözümde yaşlarla içim parçalanarak Tayfur’u anlattım İllimani’ye.
Bu yazıyı şu an Bolivya’da Valle Grande tepelerinde yazıyorum. Che’ye geldim dertleşmeye. Bolivya’ya taşınınca Tayfur’la konuşmuştuk, Che’nin vurulduğu yere gideceğim ve oradan sana fotoğraf yollayacağım demiştim, zamanında gidemedim, gönderemedim o fotoğrafları ama şu an gelerek adeta Tayfur için yapmam gereken birşeyi gerçekleştirmişçesine huzur buldum. Ama ona anlatamadım burasını, duyamadım o tüm doğallığıyla gülüşünü ve gülerken de gözlerinde saklanan hüznü. ‘Bizim de dağlarımız var Che’ diyecekti Valle Grande’yi dinledikten sonra, biliyorum.
‘O dağlarda en çok bulunanlardan biri de Tayfur Cinemre, üstelik senin gibi motosiklet tutkunu’ dedim Che’ye, Valle Grande’de mezarının başında…
Dünyaya çok özel bir ışık saçan insan aramızdan sessizce ayrıldı ve o ışık hiç eksilmeyecek, hep bizimle beraber olacak.