Hoca derse girdi; sabah ilk dersti, sekizde başlıyordu galiba ilk ders. 82 yılının Mart ayı; iklim daha böyle bozulmamış, sağlam bir Mart, Ankara havası.
Hoca, istatistik anlatıyordu; ders başladı, ortalarına yaklaşıyordu. Hoca, bize arkası dönük, tahtaya yazıyordu işte. Tahta neredeyse dolmuştu, onun için altlarda bir yere yazıyordu, boyu da biraz uzundur, onun için biraz sağa doğru eğilmiş öyle yazıyordu. Birden durdu. Sağa uzanmış elinde tebeşir tahtanın üzerinde, arkası bize dönük ve işte biraz sağa eğilmiş, öyle kaldı... Neden sonra tebeşiri elinden bıraktı; küçücük kalmış tebeşir pıt diye yere düştü. Hoca, yavaş, sakin bize döndü; üzerimizdeki boşluğa, arkamızdaki duvara öyle dalgın baktı. Ve tane tane “Ya” dedi, “Adamların infazını akşam onayladılar, hiç vakit kaybetmediler, emri gece, uçakla yetiştirdiler, adamları bir gün daha yaşatmadılar, aynı gece astılar. Bu faşizmdir.” Kapıya yürüdü, açtı, çıktı, gitti. Ders bitti. |
Güntaç Hocamız buydu işte; öyle doğru, öyle dolaysız, öyle müdanasız, öyle korkusuz.
İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar, Seyit Konuk, Türkiye Komünist Emek Partili üç Tariş işçisi o biten gece 01:35'de İzmir Buca Cezaevinde asılmışlardı. Üç genç işçinin Meclis onayları gece uçakla İzmir’e yetiştirilmiş, Güntaç Hoca bunu, okula gelirken sabah haberlerinde dinlemişti.
Ömrü boyunca her hal ve şartta eşyayı adıyla çağırmayı bilmesinin yanında, Güntaç Hoca’nın iyi insan özelliklerini anlatmak yazıya sığmaz, söze sığmaz. Onun şahsında şu genellemeyi yapmakla yetineyim: 77 – 78 boykotlarından sonra Ekonomi Bölümünde Güntaç Özler ve birlikte çalışan Hocalarımız insani ve mesleki değerleri ile okulu okul, bizi biz yapan unutulmaz insanlar olarak tarihe ve bilincimize yazılıdırlar. Buna kanıt olarak iki kaynağı işaret etmek isterim.
Biri academia.edu'da Güntaç Özler ve Haluk Kasnakoğlu’nun Şubat 2010 tarihli makaleleridir.
Diğeri Ahmet Haşim Köse’nin Gazete Duvardaki yazısıdır.
Güntaç Özler’i 11 Mayıs akşamı kaybettik. Peş peşe yitirdiği iki Mülkiyeli arkadaşının ardından Gürel Tüzün Hocamızın paylaşımı şu idi:
“Yalnızlığımız her gün biraz daha artıyor. Hüsamettin’i bir ay önce, Güntaç’ı dün gece yitirdik. Çok üzgünüm. Başımız sağolsun.”
Yitirdiklerimizin anıları ile çoğalmak vaktinde olalım o zaman.