Bu yazıyı yazdığım an itibariyle, uzaktan eğitim döneminin son notları da veriliyor, kısa bir süre sonra güz dönemi hayatımızın bitmiş bir safhasından ibaret olacak.
Çok zor bir dönemdi, hem benim için, hem tanıdığım, görüştüğüm, konuştuğum herkes için, hocalar için, asistanlar için, öğrenciler için… Biz, bir grup gönüllü ODTÜ öğrencisi, bazı duvarları yıkmak için çabaladık, bu zorluklara karşı ODTÜ öğrencilerine destek olmaya çalıştık, çok ciddi destekler aldık, yeri geldiğinde beklediğimizi bulamadık, yeri geldiğinde çok ciddi başarılar kazandık.
Bu, bizim hikayemiz değil, bu tüm ODTÜ’nün hikayesi, ben bizim bakış açımızdan olanları anlatmaya çalışacağım, benim hayatımın en anlamlı parçalarından birisi olan bir öğrenci mücadelesini aktarabildiğim kadar şeffaf şekilde açıklamaya çalışacağım. Umarım bu bizden sonra geleceklere, bizden önce gelmişlere, bizle aynı yolda yürüyenlere ve yürüyeceklere ilham olur, kılavuz olur; yalnız olmadıklarını, yalnız olmayacaklarını görmeleri için bir fırsat olur.
Hikayenin daha anlamlı olması için, kısaca salgının ilk dönemine gitmek gerek.
Her şey, birisinin bilgisayar mühendisliği 3. sınıf grubuna Pass/Fail sistemiyle ilgili bir mesaj atması ile başladı. Pass/Fail sistemi, öğrencinin belli derslerini harf notu (FF/AA) ölçeği yerine, geçti/kaldı(P/F) ölçeğinde notlandırılacak şekilde seçmesi ve P/F seçilen derslerin kredilerinin ağırlıklı not ortalamasına katılmaması mantığına dayanan bir sistem. Ben bu mesajı okuduktan sonra, aynı sistemi neden bizim için de geçerli olamayacağına dair kafa yordum, ve sonucunda bir çalışma başlattım. ODTÜ’deki tüm bölümlerin her döneminden temsilcileri almak hedefiyle bir çalışma başlattık, yaklaşık 76 bölüm/dönemden temsilciler bulduk. Bu kişilerle birlikte çalışarak, senato ve üniversite yönetim kuruluna 3000’den fazla mail attık, 3250’den fazla imza topladık. Sürecin sonunda istediğimizi tam anlamıyla başaramadık, ancak öğrencilerin istediği kadar dersini silebilmesi (drop) ve eğer isterlerse dönemdeki tüm dersleri P/F şeklinde saydırabildikleri ya hep ya hiç şeklinde bir sistem senato tarafından kabul edildi.
Bahar döneminin bu şekilde bitmesinin ardından, hem hocalar hem de öğrenciler için sancılı geçen bir yaz dönemini yine sancılı geçecek bir güz dönemi takip etti. Güz dönemine başlarken yaşadığımız en büyük yanılgı şu idi, artık hazır olduğumuzu sanmıştık. Pandemi başlayalı neredeyse 8 ay olmuş, 1 dönemden daha uzun bir süre uzaktan eğitim yapılmış, pek çok farklı zorlukla karşılaşılmış, pek çok problem çözülmüştü. Dönem başındaki bir senato toplantısının ardından bu sebeplere de dayanılarak güz döneminde not sisteminin değiştirilmeyeceği rektörlük tarafından öğrencilere bildirildi.
Problemlerin yeniden ortaya çıkması, çok uzun sürmedi. Dönem başladığı andan itibaren, gerek hocalar, gerek öğrenciler tarafında çok ciddi bir bıkkınlık, yorgunluk, motivasyon eksikliği kendisini gösterdi. Daha da önemlisi, önceki dönem yaşanan problemlerin de en önemlilerine çözüm bulunamamıştı. Öğrenciler tarafında ödev ve sınavlarda kopya, maddi ve altyapısal problemler, derslere ve sınavlara katılamama, hastalığa yakalanma ve karantinaya girme gibi sıkıntıların yanı sıra hocalarımız tarafında da gerekli özeni gösteremeyen pek çok hocamız oldu. Dersler yeri geldiğinde işlenmedi, bazen kaydedilmedi, öğrenciyle gerekli empati yapılmadı, iletişim kurulmadı, bazen bunların hepsi denense de başarılamadı. Bu sıkıntıların bazıları normal eğitim dönemlerinde de mevcut iken, var olan problemlerin artmasının ardından eğitimi çok daha fazla etkilemeye başladı, görünürlüğü arttı.
Pek çoğumuz bunların kendimiz yaşamasak da farkındaydık, görüyorduk, duyuyorduk. Önceki dönemki yapılan çalışmalardan dolayı, insanlar benle iletişime geçmeye devam ettiler, problemlerinden bahsettiler, beraber çözüm önerileri tartıştık. Sonrasında iki tane anonim Instagram sayfası bana kendi yaptıkları küçük anketlerde aldıkları sonuçları gösterdi, insanların yaşadığı problemlerin benim düşündüğümden bile daha geniş çaplı ve tehlikeli olduğunu gördüm. Bu konuda bir şeyler yapmaya karar verdik. Yaklaşık yarım saat içerisinde, sonraki dönemlerde profesyonel bir şekilde hazırlandığı yorumunu aldığımız bir anket hazırlamayı başardık, anket linkini aşağıda bırakıyorum.
https://forms.gle/FKFubjYAgZ6h5JVh9
Hazırladığımız anketi, okul çapında yayabildiğimiz kadar yaydık, hedefimiz en iyi ihtimalle 1500-2000 civarında öğrenciye ulaşmak idi, 4500 kişiye ulaştık. Anketin gördüğü ilgi sonucunda, ben kendi çevremden insanlara ulaştım, anketi değerlendirmek için yardımcı olmalarını rica ettim. Bu insanlar şu ana kadar hiçbir zaman yeterli değeri görmediler, göz önünde bulunmadılar, yaptıkları şeyi tamamen gönüllü ve diğergam bir şekilde yaptılar, bu sebeplerden burada onların adlarını vermeyi kendime görev olarak görüyorum.
Türker Akpınar (CENG 2.sınıf), Anıl Utku Ilgın (CENG 3.Sınıf), Enes Canbolat (EE 4.Sınıf), Kadir Coşkun (IE 4.sınıf), Asım Bahadır Şimşek (CE 2.Sınıf), Ecem Ardıç (METE 3.Sınıf), Serhan Tarık Memük (ME 3.Sınıf), Umut Metiner (ADM 2.Sınıf), Göktuğ Ekinci (CENG 2.sınıf), Taner Sarp Tonay (CENG 1.Sınıf), Aybüke Aksoy (CENG 1.Sınıf), Yiğit Şafak Karip...
Hep birlikte, anket sonuçlarını parçalara böldük, yorumları tek tek okuduk, problemleri ve çözümleri not aldık, ve sonrasında anketle ilgili bir analiz raporu hazırladık. Raporu aşağıda sizle paylaşıyorum.
https://alpkeles99.medium.com/odtüde-uzaktan-eğitim-dönemi-nasıl-geçiyor-1dd5c809aaea
Analiz raporu, belirlediğimiz anahtar konulardaki problemleri ve çözümleri içeren, anket içerisindeki pek çok veriyi ve istatistiği paylaşmaya çabaladığımız bir rapor idi, ülke çapında çok ciddi ilgi gördü, bu yazıyı yazdığım an itibariyle 13.000’den fazla kişi tarafından okundu, farklı okullarda hocalar tarafından paylaşıldı, yorumlandı.
Bu raporun ardından, raporda belirlediğimiz çözüm önerilerinin uygulanması için bir imza kampanyası başlattık, ODTÜ öğrencilerinden 4421 adet imza topladık.
Bu noktada ODTÜ Uzaktan Eğitim Merkezi ile bir toplantı gerçekleştirdik, onlarla rapordaki çözüm önerileri ve problemlerle ilgili görüştük, tartıştık. Bu toplantı sonrasında öğrendik ki, raporda bizim en önemli gördüğümüz eğitim kalitesinin arttırılması için gerekli olan dersler, sınavlar ve ödevlerle ilgili önerilerin tamamı, yalnız ve yalnız hoca iradesine bağlı durumlar idi, bu konuda üniversite yönetimi veyahut UZEM’in en büyük etkisi ancak öneri vermekti.
Bunun ardından, dikkatimizi rapordaki diğer önerilere kaydırdık, eğitim kalitesini düzeltemesek de, düşük eğitim kalitesinin etkilerini azaltabilecek alternatiflerin öğrencilere sunulabilmesi için, üniversite yönetimi ve üniversite senatosu ile görüşmeye karar verdik.
19 kişilik üniversite senatosundan 10’dan fazla hocamızın yanı sıra, rektör danışmanı ve üniversite yönetim kurulunda hocalarımızla da görüştük. Bu görüşmelerde hem kendimiz için, hem de hocalar için pek çok ön yargıyı kırdık. Öğrencilerin ve hocaların yeterli empatiyi yapamadığını gördük, iletişimi güçlendirmemiz gerektiğini bir kez daha anladık, doğru şartlar altında buluşulduğunda birlikte verimli tartışmaların yapılabileceğini, güzel sonuçlara varılabileceğini tüm ODTÜ’ye kanıtlamış olduk. 2021’de geldiğimiz durumda, okuldaki en üzücü gördüğüm noktalardan birisi hoca/öğrenci arasında gözlemlediğim kutuplaşma. Öğrencilerin problemlerini dile getirmekten çekindiği/bıktığı, hocaların öğrencileri dinlemediği bir rotaya girmiş durumdayız, eğer kimse dur demezse kuşkusuz ki bu yönde ilerlemeye devam edeceğiz. Bizim bu dönem attığımız adımlar, bence bu rotanın tersine çevrilmesindeki önemli ilk adımlardan bazılarıydı, hoca/öğrenci iletişimini güçlendirmek için çabalandığı takdirde problemler hiç şüphesiz çözülecek, durum çok daha iyi hale gelecektir.
Bu tartışmaların ardından, maalesef ki istediğimiz her sonuca ulaşamadık, sürecin ve sonucun daha detaylı bir anlatımını içeren bir yazıyı yine aşağıya bırakıyorum.
https://alpkeles99.medium.com/odtüde-uzaktan-güz-dönemi-nasıl-bitiyor-384f93078eff
En başta da söylediğim gibi, bu hikaye bizim hikayemiz değil, sizin hikayeniz, hepimizin hikayesi. Bir şeyleri değiştirmek için, insanlara ilham vermek için, haksızlığa karşı durmak, eşitsizlikleri düzeltmek için bir isme ihtiyacınız yok, bir geçmişe ihtiyacınız yok, tek ihtiyacınız özveri. Biz bugün yaptıklarımızla, bazı değişimlerin önünü açmayı başardık, ama bence en önemli, beni en mutlu eden şey birkaç kişiye dahi olsa ilham vermiş olmamız. ODTÜ’lü olmak, başkalarının size koyduğu kalıpların dışına çıkmak demek, haksızlığa karşı çabalamak demek, inisiyatif almak, özveri göstermek, anlayışa ve saygıya dayalı ilişkiler ve iletişimler kurabilmek demek. ODTÜ’lü olmak, bir problem gördüğünde, ben bunu değiştirebilirim demek.
Eğer buraya kadar okuduysanız, umarım bu yazıda sizi çok az da olsa mutlu edebilmişimdir, çok az da olsa size ilham olabilmişimdir, çok az da olsa sizi bilgilendirebilmişimdir. Bunlardan herhangi birini bile başardıysam eğer, bugüne kadar harcadığım tüm saatlerin, tüm emeğin benim için değeri yaptığımız başka herhangi bir şeyden daha değerli olacaktır.