Bu sayıda konuğumuz Sacid Aker. Bu ay yine üyelerimizi tanıttığımız bir söyleşi ile karşınızdayız. Sözü fazla uzatmadan sorularımıza ve Sacid hocamızın sergisine de adını veren 40 yıllık Fotoğraf serüvenine balıklama atlıyoruz.
Sacid hocam hoş geldiniz, kendinizi tanıtır mısınız? |
1980 yılında ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Kocaeli’nde Tüpraş, Mersin’de ATAŞ ve Almanya’da Neustadt Rafinerilerinde çalıştım. Son olarak çalıştığım BTC Boru Hattı/BP şirketinden emekli oldum. Şimdi danışman olarak hizmet vermekteyim. |
Fotoğrafa nasıl başladınız, neden seçtiniz fotoğrafla uğraşmayı? |
1974 yılında İngiltere’deki çalışma kampından dönerken AGFA Silette makina aldım. Birkaç ayar yeri var, tam benim kafama göre. Başlangıçta uzak durduğum ve öğrenmesini zor bulduğum fotoğrafçılık, tesadüfen aldığım ve kullanımı kolay olan bir makina sayesinde benim kopmaz bir parçam olmuştu. Üniversite yıllarımın geri kalan zamanlarında taşıması da kolay olduğu için yanımdan ayırmıyorum. O yıllarda üniversiteler, sokaklar hareketli. Sanki bende basın fotografçısı gibi belgeliyorum. Ama fotograflar istenen gibi çıkmamakta ısrar edince, bendeki bilgi eksikliğini gidermek için AFSAD’ın yolunu tuttum. Gidip üye oldum. 1. Dönem kurslarına katıldım. Mezuniyet sonrası Kocaeli Amatör Sanatçılar Kulübünde (KASK) sekreter olarak çalıştım. Daha sonra çalışma amaçlı gittiğim Mersin’de sonraki adı MFD olan İçel Fotograf Amatörleri Derneği’nin kuruluşunda bulundum ve orada iki dönem dernek başkanlığı yaptım. Bugüne kadar yaklaşık 50 dönem çeşitli konularda fotoğraf kursları verdim. |
Bize hoşlandığınız fotoğraf türü ve bu neden sizi cezbediyor neden bu tür fotoğraflar çekmeyi tercih ediyorsunuz anlatır mısınız? |
Kesinlikle önceliğim portre fotoğraflarından yana. İnsanları, bulunduğu ortam içerisinde belgelemek, onların duygularını aktarmak, bir kişiyi duyguları ile beraber belgelemek çok hoşuma gidiyor. Bunun yanında doğa, seyahat ve mühendislik dürtülerinden dolayı geometrik fotoğraflar ve sanayi fotoğrafları da çekiyorum. |
Sizi tetikleyen fotoğraf çekmeye yönelten nedir? Nasıl mekânlar ne tip objeler, nasıl bir ortam sizi Fotoğraf çekmeye iter? |
Fotoğrafa başladığım yıllardan beri sadece kendim için fotoğraf çekmeyi reddettim. Mutlaka bir nedeni olmalı, paylaşılmalı ve bir amaca hizmet etmeli, diye düşünüyorum. Aksi takdirde bizler fotoğrafı sadece tüketmiş oluruz. O yıllarda toplumsal olayların içerisinde yer alırken, fotoğrafın belgeleyici gücünü kullanmak amacıyla her aktiviteyi belgeliyor, aynı zamanda halkın içerisine girerek zamanın saptanmasına çalışıyordum. Toplumsal konular ve insanlar benim daha fazla ilgimi çekiyor. Yaşadığımız zamanın, yerlerin ilerde aynı kalmayacağı muhakkak. Belki ben oradaydım, ben de o zamana şahit oldum dürtüsü fotoğraf çekmeyi tetikliyor. Fotoğrafın ekipmanla değil, gözle, kültürel birikimle, emekle çekildiğini düşünüyorum. Cep telefonlarının fotoğraf çekme konusunda sunduğu olanaklar nedeniyle, neredeyse herkes fotoğrafçı olduğunu sanıyor. Belgeleme konusunda tabii ki büyük avantaj. Ama bir fotoğrafın yıllar sonra bile izleyiciye mesaj verebilmesi için içeriğinin doygun, iyi bir fotoğraf olması gerekir. Yeni bir yere gittiğimizde bile eğer sizden önce binlerce kez çekilmiş bir kareyi yeniliyorsanız, sizin bir katkınız olmuyor, demektir. Bu nedenle benim duygularımı katabileceğim fotoğraflar bana daha çekici geliyor. |
Klasik bir soru ile bitirelim Fotoğrafçılığa yeni başlayacaklara önerileriniz nedir? |
Emeklilik sonrasına ertelediğim çok projem vardı. Daha fazla vakit ayıracağımı düşlerdim hep. Ama ne yazık ki sadece arada bir nefes aldığım bir güzellik oldu benim için. Uzun yıllardır park ettiğim projelerimi, emekli olduktan sonra da gerçekleştiremedim. Bu yüzden aklınızdaki konuyu fazla geciktirmeden çalışın. Daha sonra hiçbir şey aynı olmuyor. Internet ortamında öğrenebileceğimiz çok kaynak ve örnek var. İzlemek, kendimizi geliştirmekten vazgeçmemek gerekiyor. Benim fotoğraf sevdam hala devam ediyor, edecek… |