Sunuş

Değerli Üyelerimiz...

ODTÜMİST'den Haberler

Söyleşi-Gezi-Etkinlik

Burstan Haberler

ODTÜ Uzaktan Eğitim Süreci Araştırması

Söyleşi

Eski Rektörlerimizden Süha Sevük ile Söyleşi

Nezih Yaşar (IE’82)

ODTÜ'den Haberler

Çevrimiçi Buluşma & Covid-19 Aşı Çalışmaları

Söyleşi

Derneğimiz kurucularından Altan Lostar ile Söyleşi

Oya Tığlı (SOC’83), Uğur Ayken (ME’76)

Burstan Haberler

Her destek, kocaman bir gülümseme demek

#odtülüyalnızdeğilsin

Olağanüstü günlerde dayanışma

Güncel

Korona Dersleri: Ya hep beraber ya hiç birimiz!

Dr. A. Adnan Akçay (SOC'80)

Güncel

Covid-19: Ne Yapmalı?

Prof. Dr. Erol Taymaz (ME'82, ECON'85 MS)

Güncel

Geçmişten Geleceğe Küresel Kriz ve COVID-19

Mertkan Akay (ME'78)

Enerji

Ham petrol fiyatı “eksi” olur mu?

Sacid Aker (ChE'80)

Anma

Anılar Belleğimizin Bekçileridir

Bir Tayfur Cinemre kitabı

Arkeoloji

Kültepe Tabletleri Işığında...

Onur Doğan (CE'06)

Mentorluk

Beşinci yılında ODTÜMİST Mentorluk Programları

Felsefe

Korona günlerinde felsefe

Fotoğraf Çalışma Grubu

Karantinayı fotoğraflamak…

Edebiyat

Roman Serüvenim

Sevim Reşat

Edebiyat

Sergey Dovlatov

Hakan Sapmaz (ADM'85)

Burstan Haberler

Destekçilerimiz

Söyleşi

Eski Rektörlerimizden Süha Sevük ile Söyleşi

Nezih Yaşar (IE’82)

"ODTÜ yekvücut olacak, inandıkları, güvendikleri bir yönetim olacak. İşte o zaman her şeyi yapar… Öğrencisiyle birlikte, hocasıyla birlikte, yönetimiyle birlikte olacak. Başka çaresi yok bunun."

 

İlk mezunlarını verdikten 5 yıl sonra, 1965’te mezun sayısı 700’e ancak erişmişken ODTÜ Mezunları Derneği Ankara’da kurulur. ODTÜ’nün mezunlarına, mezunların da ODTÜ’ye ilgisi kesintisiz sürer. Mezun sayısı 1979’da 10.000’i 1989’da 25.000’i geçer. Bu arada Ege ve İstanbul’da da mezun dernekleri kurulur. ODTÜ de mezunlarla ilişkileri daha etkili bir biçimde yönetmek üzere harekete geçer. Bu iş için bir birim kurulur. 1991’de Mezunlar Günü kutlanmaya başlar. Mezun derneklerinin sayısı artar. 1993’te mezunlara yönelik ODTÜLÜ Dergisi yayın hayatına girer. Vişnelik yapılır. Mezunlarla İlişkilerin yoğunlaştığı ve yapılandırıldığı 1992-2000 döneminin rektörü Süha Sevük ile —Korona günlerine uygun olarak— uzaktan bir söyleşi yaptık.

 

90’larla birlikte ODTÜ’de mezunlara yönelik ilginin artmaya ve biçimlenmeye başladığı ve rektörlüğünüz döneminde buna özen gösterildiği görülüyor.

17 yaşında ODTÜ’ye girdim. 50 sene orada kaldım. Mezun olduğumda ODTÜ Mezunları Derneği yeniydi. Okuldan mezun olur olmaz derneğe dahil oldum; derneğe gidip gelmeye başladım. Abilerimizle birlikte çok hoş bir ortam vardı. Mezunların çok büyük bir güç olduğunu ve yıllar geçtikçe de bu gücün daha da artacağını düşündüğüm için mezunlara hep özel bir önem verdim. Ayrıca bizim mezunlarımız gerçekten niteliklidir. Sayıları ve tecrübeleri arttıkça, daha yüksek pozisyonlara geldikçe üniversiteye çeşitli yardımlarda bulunabilirler, destekleyebilirlerdi. Harvard Üniversitesi mezunlarının üniversiteye yaptığı destek; 2019’da toplam harcamalarının üçte birini aşarak yılda 2 milyar Dolar’a yaklaşmıştır. Harvard Üniversitesi mezunlarının üniversiteye yaptığı destek bugüne kadar 300 milyar Dolar olmuş. Bizde önemli olan sadece maddi destek değil; başka türlü destekler de gerekir: ODTÜ çok zor dönemler geçirdi. Her zaman zor dönemler geçirdi. İktidarla anlaşamazsınız, üstünüzde baskı olur...

 

Önce Ankara’da doğru dürüst bir mezunlar derneğimiz olsun istiyorduk. Vişnelik bu yaklaşımdan çıktı. Orada bunu yapmaya karar verdik. Önce çok itirazlar geldi. Tabii, ODTÜ öğrencisi… Vişnelikte bina yapıyoruz diye… O dönemde rahmetli Kemal Kurdaş’ı çağırdım. O ağaçları biz beraber dikmişiz; öğrenciyken. Kemal Bey ile birlikte çocuklara durumu izah ettik de o sayede Vişnelik’teki tesisi kurduk.

 

Ben her hafta sonu İstanbul, İzmir, Kayseri, Denizli, Kocaeli; derneklerin olduğu yerlere giderdim. Şoförüm Turhan’la beraber yola çıkardık ve oralara giderdik. Tabii bir amacım daha vardı. Mezun Dernekleri açtığımız yerlerde bir de ODTÜ kolejleri açalım istiyorduk. Türkiye’nin eğitim durumunun ne hale geldiğini maalesef görüyorsunuz, benim en büyük ideallerimden, başaramadığım, sonunu getiremediğim şeylerden birisi odur. Bütün büyük şehirlerde birer ODTÜ koleji açmak idealimdi; yapamadım. O dönemde 6 tanede kaldık. Sürdürülebilseydi iyiydi.

 

Mezunlar burs fonuna önemli katkılar yaptı: Ben 2000 yılında rektörlükten ayrılırken 7 milyon dolar burs fonumuz vardı. Çok güzel bir ilişki kurmuştuk. Şimdi bu son senelerde maalesef bir takım sorunlar olmuş; üniversite yönetimiyle mezunlar arasında… Böyle şeylere çok üzülüyorum. Olmaması gerekir. Çünkü zaten üniversitenin üstünde saldırı çok fazla. Her taraftan saldırı geliyor. Eğer biz içimizden birbirimize düşersek dayanamayız; çok kötü olur. Bunların olmaması gerekir. İnşallah daha iyiye gider.

 

Hocam, sonuçta sizin dönemde mezunlarla ilgili çok temel adımlar da atılmış…

Evet, rektör danışmanlarından biri; mezunlarla ilişkilerimizi yönetmek için ilgileniyordu. Bunun için bir birim oluşturuldu. Mezunlar için dergi çıkarıldı. Ben de sık sık mezun derneklerini ziyaret ederdim. 

 

Bu dönemde; mezunlarla ilişkiler, Teknopark, ODTÜ kolejleri üç tane projem vardı. Benden sonraki arkadaşlara rica ettim. Bu üç tane şeyi sürdürelim istedim: Bu okulları açalım. Bu Teknoparkı; Amerika’daki gibi, Avrupa’daki gibi, bir şekle sokalım. Burayı "real estate development" yapmayın sakın; işte kanundan yararlanarak vergi kaçırmak gibi nedenlerle gelenlere yol açmayın. Bizden mezun olan, doktora yapan, hocalar, bunları buralara yönlendirin. Buralarda gerçek bir “silicon valley” gerçekleştirelim. Teknokent epey bir yol aldı; ondan memnunum. Onu takip de ediyorum. Ama işte Türkiye’nin koşulları çok kötü. Öğretim üyelerinin koşulları da kötü. Onun için de sürekli kan kaybediyor Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Vakıf üniversiteleri bizim üniversitemizdeki imkanların çok ötesinde imkanlar sunuyor. Amerika’dan doktorasını almış birini, çoluğu çocuğu varsa, ev kirası derken 4-5 bin liradan burada tutmak çok zor, çok… Kendi ayakları üstünde maddi olarak durabilen bir kurum yaratmak lazımdı. Ama tabii ülke koşullarında çok zor.

 

Benim başka bir projem de; yurtdışındaki bilim adamlarını çoğu Türk bilim insanlarını ODTÜ’ye "adjunct professor” olarak getirmekti. Bu çocukların maaşlarını verecek sponsorlar da var. Devlet müsaade etmedi buna… Devlete beş kuruş masraf olmayacak ve bizim üniversitemize katkıda bulunacak. Devlet müsaade etmiyor. Bunları yaşadık.

 

Buna başka bir örnek vereyim. Rusya’da geriye dönüldükten sonraydı. Çok değerli bilim adamları var. Ben 1993 yılında hemen Rusya’ya gittim. Bilimler Akademisi ile Leningrad ve Moskova Devlet Üniversiteleriyle, ki bunlar hakikaten çok kıymetli kurumlardır, bir anlaşma yaptım. Nazi Almanyası dönemi Türkiye’ye gelen Yahudi profesörleri hatırlarsın değil mi? Türk üniversitelerinin temelini kuranlar. Aynı şey yapmak için gittim bunlarla protokoller imzaladım. Onların da bütün kuşkusu bilim insanlarını ABD’ye kaptırmak, Avrupa’ya kaptırmak. Dedim ki her sene Rusya’daki 150 bilim insanı 2-3 seneliğine Türkiye’ye gelsin. Biz bunlara 2000 dolar maaş vereceğiz, lojman vereceğiz. O maaşları da sponsorlarla vereceğiz. Devletten de istemiyorum. Sözleşmeyi yaptık; 2,5-3 sene sonra onlar gidecek başka bir 150 kişi gelecek. O 150 kişiyi de onların belirlediği bir listeden biz seçeceğiz; ODTÜ'ye, İTÜ’ye, Hacettepe’ye neyse...

 

O sırada Adnan Kahveci de Maliye Bakanı, ABD’de benim yanımda okuduğundan dostluğum da var. “Böyle bir proje yapıyoruz destekleyebilir misin?” dedim. “Hocam, bu asrın projesi, tabii” dedi. Çok memnun oldu. Protokolleri imzaladık, bilmem ne. Aradan bir ay geçti; Adnan bana telefon ediyor, diyor ki;

“Hocam, maalesef 9 tane kadro çıkarabildim.”

“Hani asrın projesiydi; Ne oldu?” dedim.

“Yahu Hocam burası böyle, bildiğin gibi değil.” dedi.

“Peki," dedim; "diğerlerine karışmayın; ben onların finansmanını sağlayayım."

“Hocam, o da olmuyor.”

Yani, düşünebiliyor musun; ne zorluklarla… Bu bir vakıf üniversitesi olsa hiç kimse karışmaz etmez. İstediklerini yaparlar. Ama sen devlet üniversitesiysen… Böyle arkaik sistemlerle yürüdük yani… Çok kaçan şeylerdir. Hala içimi yakan şeylerdir.

 

Hocam, üniversitelerin dünya sıralamalarında hep geriye doğru gidiyoruz; değişir mi bu sizce…
En son Nature yayınladı bir tane; çok kötü durum. Bir kere devlet üniversitelerinden çok büyük bir kaçış oldu. Bana referans için senede 2-3 kişi gelirdi, bir yere gitmek için, ODTÜ’deki hocalardan; şimdilerde 6-7 kişi geliyor, referans istemek için… Yani, kaçmak istiyorlar, gitmek istiyorlar. Mutsuzlar, ülkenin genel koşullarından mutsuzlar. Üstlerinde büyük bir baskı var. Bu koşullarda nasıl bilim üreteceksin. Bu iş daha da kötüye gidiyor. Ben çok kötümserim. Maalesef…

 

Peki Hocam, üniversite yönetimlerinin, sonuç olarak da rektörün yapabileceği hiç mi bir şey yok?
Rektör; tek başına ya da ekibiyle bir şey değildir; eğer o ekibin arkasında üniversite varsa o zaman her şeyi yapar. Ama arkasında kimse yoksa hiçbir şey yapamaz. Arkasındaki azınlıksa da bir şey yapamaz. ODTÜ bunu çok yaşamıştır. Biz Hasan Tan dönemlerini yaşadık. Mehmet Gönlübol dönemlerini yaşadık. YÖK’ün başlangıcını yaşadık. ODTÜ yekvücut olacak, inandıkları, güvendikleri bir yönetim olacak. İşte o zaman her şeyi yapar… Öğrencisiyle birlikte, hocasıyla birlikte, yönetimiyle birlikte olacak. Başka çaresi yok bunun.

 

Gelecek için nasıl bir ODTÜ hayal ediyorsunuz?
Şu 2-3 seneyi, bu dönemde, üniversitedeki bu yönetim sistemiyle birlikte minimum zararla atlatmamız lazım. Türkiye'deki koşulların değişmesi lazım, bu koşullarda çok fazla şey hayal edemiyorum. Daha açık söyleyeyim bu iktidarla, bu anlayışla, üniversitelerden fazla bir şey bekleyemiyorum. Bu koşullar değişmedikçe belki ufak tefek başarılar elde edilir. Ama idealimizdeki ODTÜ’yü göremeyiz. Fakat ben inanıyorum ki bu iş çok uzun sürmeyecek; bu koşullar birkaç sene içinde değişecek.

 

Peki Hocam, bu dönemi en az zararla atlatmak için bugün mezunların yapabileceği nedir?
Bence mezunların üniversiteyle barışarak, destek olarak, ellerinden geldiğince -sadece maddi imkanlar, finansman falan onları söylemiyorum- sosyal medyayı kullanarak, medyayı kullanarak üniversiteye destek çıkmaları. Üniversitenin her zora düştüğü anda yardıma koşmaları. Çok değerli mezunlarımız var. Susup oturmasınlar; destek olsunlar, yardım etsinler; ihtiyacı var üniversitenin. Bu desteği sağlamada esas sorumluluk yönetime düşüyor. Yönetimin bu işi başlatması lazım.

 

Hocam, yalnız, Yönetim özellikle derneklerle arasını öyle açtı ki bu mezunlara da yansıyor ve mezunlar ODTÜ’yü yönetime rağmen savunmak durumunda kalıyor.

Öyle yapın; başka çözüm bulamıyorsanız. Öyle yapın. Bakın bu Kavaklık meselesindeki destek ne kadar önemli oldu… Benzer eylemlerle, öğrencilere destek çıkın, hocalara destek çıkın. İlla yönetime destek çıkmak şart değil. Elinizden gelen yardımda bulunun, dayanışmayı gösterin. Bakın önümüzdeki senelerde bu çocuklar çok zor durumlara düşecekler. ODTÜ’nün öğrenci kitlesi Boğaziçinin öğrenci kitlesi gibi değildir. Esas hinterlandı Anadolu'dur. Bunların çoğu orta gelirli ve alt gelir grubundan insanların çocuklarıdır; öğretmen çocuklarıdır, esnaf çocuklarıdır. Çok zor durumlara düşecekler. Destek olmak lazım.

 

Öğlen yemeğinden sonra cebine koyduğu ekmeği akşam yemeği yapan çocuklar tanıdım ben… Bu durumlara düşülmesine fırsat vermeyin.

 

Mezunların bir başka dayanışması da yeni mezun olan çocuklara sahip çıkmaktır. Bu çok önemli bir destektir. Yeni mezunlara mentorluk programları çok yararlı olur. Benim kızım da (o da ODTÜ mezunudur) mentorluk programlarında yer alıyor. Çok değişik dayanışma yolları var. Yönetim ne yaparsa yapsın öğrencilere destek olun; yeni, genç mezunlara destek olun.