Kayseri il merkezine 24 km uzaklıktaki Kültepe yerleşimi Anadolu’da Tunç Çağı yerleşimlerinin en ünlülerinden biri olup, Hititlerden hemen önceki Anadolu tarihine ışık tutan tabletleriyle tanınıyor. Öyle ki Kültepe Tabletleri 2015 yılında UNESCO Dünya Belleği listesine alınmıştır. Bu yazıda Kültepe’yi ve Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri olan Kültepe Tabletlerini tanıtmak istiyoruz.
Eski adı Kaniş (ya da Kanesh) olan Kültepe kentinde 1925 yılında, Hitit Dilini de çözümleyen B. Hrozny başkanlığında ilk kazılar başlamıştır. 1948 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Tahsin Özgüç Başkanlığında bir kazı heyetince sürdürülen kazılarda M.Ö. 3. Binyılın ilk yarısından itibaren yerleşim gösterdiği tespit edilmiştir. Kültepe (Kaniş) kentini önemli kılan özelliği, bir Mezopotamya uygarlığı olan Assurların Anadolu’da kurmuş oldukları ticaret ağı kolonilerinin, yani Karumların Anadolu’da merkezi konumunda olmasıdır. Bu organize ticaret dolayısıyla Anadolu’ya yazının da geldiği dolayısıyla tarihin başladığı bu önemli dönemden kalan Assur çivi yazısı ile yazılmış tabletler dönemin siyasi ve hukuki ilişkileri yanı sıra sosyal yaşam ve aile ilişkilerini de gözler önüne sermektedir. Özetle Anadolu’da tarihin başladığı yer olarak tanımlanabilmektedir.
Literatürde Kapadokya tabletleri olarak da geçen Kültepe-Kanesh tabletleri; siyasi antlaşmalar, her türlü ticari belge, senet, noter işlemlerine ait belgeler, mahkeme kayıtları, evlilik ve boşanma belgeleri, vasiyetnameler ve kişisel mektupları da içeren yaklaşık 23.500 tabletten oluşmaktadır. Bunlardan sadece yüzde 25’inin okunabildiğini belirtmeliyiz. Boyutları genellikle 2x3 cm’den 20x10 cm’ye kadar değişen, kare veya dikdörtgen formdaki bu tabletlerin üzerine yazı, tabletlerin hammaddesi ıslak kilin plastik (şekil verilebilir) özelliğinden yararlanılarak sivri uçlu bir kamış vasıtasıyla kolaylıkla yazılabiliyordu. Islak (yumuşak) kil tablete önce satırlar çiziliyor, ardından bu satırlara çivi yazısı metinler yazılabiliyordu. Yazım işlemi tek seferde yapılıp genellikle tabletler güneşte kurutuluyordu.
Resim 1. Kültepe (Kaniş) Yerleşimi Girişi Resim 2. Kültepe (Kaniş) Aşağı Şehir Yerleşimi, 2015 ODTÜ Arkeoloji Topluluğu Tim Gezisi Resim 3. Kültepe (Kaniş) Tabletleri (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016) |
Aslında bu yazı tipine çivi yazısı denmesi yazı yazarken çivi kullanıldığı anlamına gelmemektedir. Bu tanımlama metinleri oluşturan işaretlerin (ideogram) çiviye benzetilmesi sebebiyle yapılmıştır. Ele geçen metinlerin çoğunlukla Eski Assurca yazıldığı söylenebilmektedir. O dönemde tüccarlar bu tabletleri çoğu zaman ahşap raflar üzerindeki kutularda ya da sepetlerde, bazen de yerde duran büyük çanaklarda muhafaza ederlerdi.
Tabletlerde ilginç bir detay özellikle mektup, mahkeme kararları veya kontratların genellikle zarfa konulmuş olmasıdır. Kâğıdın henüz bilinmediği bir dönemde ikinci bir kil katman şeklinde uygulanarak kurutulan zarfların varlığı oldukça şaşırtıcıdır. Yandaki fotoğrafta Anadolu Medeniyetleri Müzesinden, Kültepe’ye ait zarfında bir mahkeme kararı görülmektedir (Resim 4).
Resim 4. Kültepe (Kaniş) Tabletlerinden zarflı bir Tablet Örneği (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016) Resim 5. Kültepe (Kaniş) Tabletlerinden Akad’lı Sargon Tableti (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016) Resim 6. Kültepe (Kaniş) Tabletlerinden bir örnek (Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 2016) |
Tabletlerin en tanınmışlarından biri Akad’lı Sargon’a ait bir tablettir. (Resim 5) Şu an Anadolu Medeniyetleri Müzesinde bulunan ve M.Ö. 19-18 yy’a tarihlenen bu tablette daha önceki dönemde yaşamış Akad devletinin kurucusu Sargon’a ait (M.Ö. 2334-2279) Eski Assur lehçesiyle yazılmış metinler bulunmaktadır. ‘’Kral Sarrukin, Akad Kralı, dört cihanın kralı, kuvvetli kral’’ sözleriyle başlayan tablet Akad’lı Sargon’un seferlerini anlatmaktadır. Kendi döneminden önceki bir dönemi anlatan bu tablet adeta bir tarih kitabı niteliğinde.
Kültepe tabletlerinde çoğunlukla ticari faaliyetlerle ilgili yazışmaların ve hukuki belgelerin bulunduğunu biliyoruz. Bununla birlikte metinler içinde özel mektupların da olması o dönemki yaşama ve insan ilişkilerine dair pek çok bilgiyi de bizlere aktarmaktadır. Kültepe’deki Tüccar kocaya bir sitem mektubuyla yazımızı bitirelim. İçinde görümceye duyulan kıskançlık ve vergi kaçırma çabası da var… Yaklaşık 4000 yıllık bu metinlerin günümüz Anadolu insan ilişkilerine yakınlığı gerçekten ilgi çekicidir.
Lamassi’nin Mektubu (MAH.16-209) (Darga,2013):
Pusu-ken’e yazar ve şöyle konuşur Lamassi: Biliyor musun insanlık ne kötüleşti. Kardeş kardeşi yiyecek. Herkes komşusunu yutmaya çalışıyor. Buraya (Asur şehrine) gelme şerefini bize lütfet. İş mecburiyetlerini kopar (kes). Küçük kızı tanrı Assur’un kucağına yerleştir. Ah! Şehirde (Assur’da) yün çok pahalı. Parayı (gümüş) bana göndereceğin zaman, 1 mina gümüşü yünün içine yerleştir. Vergi için bana yolladığın 1 mina gümüşü kontrolörler istediler. Ben senin için korkuyorum, fakat ben onu daha vermedim. Onlara şöyle dedim: Limu* benim evime gelsin gerekirse evi götürsün. Kız kardeşin hizmetçi kızlardan birini satışa çıkarttı. Onu ben 14 şekel’e aldım. Kız kardeşin Sallim-ahum sen gittiğinden beri iki ev inşa ettirdi. Acaba biz ne zaman bunu yapacağız? Hiç mi? Assur-malik’in sana daha evvelce getirdiği kumaşlara gelince, parasını niye bana yollamıyorsun? --- *Limu: Seneye adını veren yüksek devlet adamı |
—————
Kaynakça: Darga A.M. "Anadolu’da Kadın’’ 2013, Yapı Kredi Yayınları