Sunuş

"Zor günlerden geçiyoruz"

Yener Aydın (EE'76)

Maraton

8 Kasım’da bir günde dünyayı koşuyoruz

ODTÜMİST'den Haberler

ODTÜ Rektörüne

ODTÜMİST'den Haberler

Ulus ODTÜ Park

Ekonomi

Genç İşsizliği, İstihdam ve Lir Kuşları

Ali Rıza Güngen (ADM’03)

Uzaktan Eğitim

“Müzik değişince dans da değişir”

Prof. Dr. Soner Yıldırım

Anma

Prof. Dr. Ayten Coşkunoğlu Bear’ın Ardından

Prof. Dr. Gölge Seferoğlu

Anma

ODTÜ bir çınarını daha yitirdi

Prof. Dr. M.Volkan Atalay (EE'87)

Anma

Fahri Doğu........

Yaşar Morpınar (CHE’78)

bi' Dünya ODTÜ'LÜ

Tüm dünyadaki ODTÜ’lüler buluştu

Kitap

Hikayesini Arayan Gelecek

Bekir Ağırdır (MAN'79)

Edebiyat

Pascual Duarte ve Ailesi

Nükhet Tüzüner Tuncay

Edebiyat

Mürşid’in katmerli hikayesi

Müjde Alganer (MAN’93)

Fotoğraf Çalışma Grubu

Karantinayı kitaplaştırmak…

FÇG – Karantina Projesi Ekibi

Felsefe

Korona Günlerinde Felsefeye Devam

Gezi

Ilgaz’ın eteklerinde bir doğa ve kültür vahası

Gülsen Kırbaş

Mentorluk

Yeni bir başlangıç yapıyoruz

Burstan Haberler

Destekçilerimiz

ODTÜMİST'den Haberler

Söyleşi-Gezi-Etkinlik

Burstan Haberler

Salgın döneminde burs faaliyetlerimiz

Necmettin Oktay (76/OR-STAT)

Burstan Haberler

Burs İstatistikleri 2015-20

Ekonomi

Genç İşsizliği, İstihdam ve Lir Kuşları

Ali Rıza Güngen (ADM’03)

Türkiye’de her dönem büyük bir toplumsal sorun arz eden işsizlik, 2018-19 krizinden bu yana tarihin en yüksek seviyelerinde dolanıyordu. 2018-19 krizindeki ekonomik çöküşü devlet bankaları öncülüğünde kredi seferberliği yanı sıra borç yapılandırmaları ve vergi indirimleri ile atlatmaya çalışan Erdoğan yönetimi 2019 sonu itibarıyla büyük oranda planlarını uygulamaya koyabilmişti. Uygulanan ekonomi politikalarının en önemli yan etkisi mevcuttu: kredi genişlemesi aracılığıyla canlandırılmaya çalışılan ekonominin Türk Lirası üzerinde baskıya neden olan bağımlı yapısı arka planında, harcanan rezervlerin de katkısıyla yeni kur atakları karşısındaki kırılganlık azaltılamıyordu.


2020 yılında pandemi kaynaklı çöküş kendisini en belirgin biçimde Nisan ve Mayıs aylarında hissettirdi. 2018-19 krizinden ve önceki çalkantı dönemlerinden mülhem bir kredi genişlemesi kampanyası ile sorunlar ötelenirken, 2020 baharındaki sert düşüş yerini salgının normalleştirilmesi sırasında tekrar toparlanmaya bıraktı. Ancak bu müdahalelerin ve son yıllarda birden çok kez yaşanan “ani duruş”ların etkisi kendisini istihdam alanında net bir şekilde hissettirdi.


Türkiye’de emek piyasalarının esnekleştirilmesi doğrultusunda atılan adımlar, enformel sektörün kapladığı pay ve değişen çalışma pratiklerinin yarattığı gri alanlar nedeniyle resmi ve dar tanımlı işsiz sayısının ve oranının açıklayıcı gücü oldukça sınırlı. İşgücü istatistiklerinde karşımıza çıkan verileri çeşitli varsayımlarla birlikte değerlendirerek daha bütünlüklü bir resim çizmek mümkün. Bu yazıda pandeminin ikinci dalgası 2020 sonbaharında birçok ülkede resmi açıklamalarla teyit edilmişken, Türkiye’de gelinen noktayı ve kangrene dönüşen genç işsizliği sorununu ele alacağım.

 

 

Büyük Çaresizlik


Lir kuşları son derece ilginç bir özellik gösteriyor, etraflarındaki kuşların seslerini taklit edebiliyorlar. Ancak kayıt altına alındığı üzere bu kuşlar, sadece kendi etraflarındaki canlıların seslerini değil, mekanik sesleri de çıkartabiliyorlar. Kendi yaşam alanını tahrip eden, örneğin ağaçları kesen testerenin sesini de taklit edebilen bu kuşlar bizi trajik bir resimle baş başa bırakıyor. Yaşam alanı yok olan, hayatı elinden alınanlar kendi yok oluş süreçlerinin seslerini çıkarıyor, o karmaşaya katılıyorlar.


Türkiye’de ekonomi yönetimi ve muhalefet mevcut uygulamalardan köklü bir kopuşu tahayyül edemeyip, birçok alt üst oluşa da yol açmış piyasacı kriz yönetim tekniklerini tekrarlarken, büyük bir toplumsal trajediye imza atıyor. İstihdama katılımı sermaye maliyetlerini toplumsallaştırarak teşvik etmek, genç işsizliği ile mücadeleyi esnek çalışmaya bağlamak, kriz koşulları altında yüksek bir politik bedel getirebilir. Durumları lir kuşunun kendi yaşam alanının altını oyan testerenin sesini tekrar etmesine benzeyebilir. Ya da benzetmeyi tersinden alarak İslamcı söylemi tekrarlamak zorunda bırakılan gençlerin, lir kuşlarına benzediğini söyleyebiliriz.


Pandemi sırasında kısa çalışma ödeneğinden faydalanma koşullarının değiştirilmesi ile birlikte 3 milyonu aşkın işçi gri bir alana yerleştirildi. Resmi olarak işsiz görülmeseler dahi, ücretlerinin yüzde 60’ına kadar olan bir kesimi alan bu çalışanlar, aynı zamanda ödenek sonunda işlerini kaybedip kaybetmeyeceklerini bilmiyorlardı. Türkiye tarihinin en büyük istihdam kaybının yaşandığı aylarda, pandemi nedeniyle iş aramaya ara vermiş olanlar resmi olarak işsiz sayılmadılar. Bu nedenle resmi işsizlik oranı ironik bir şekilde Nisan ve Mayıs aylarında daha önceki aylara göre gerilemiş oldu. Takip eden aylarda ekonominin yeniden açılması ve ölümlerin normalleştirilmesi sırasında bu dar tanımlı işsizlik oranı tekrar yükselmeye başladı.


Resmi işsizlere iş bulma ümidi olmayanlar, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ve mevsimlik çalışanlar ile zamana bağlı eksik istihdam edilenler (yani daha fazla çalışmak isteyip, çalışma saatini dolduramayanlar) eklendiğinde geniş tanımlı işsiz sayısına ulaşıyoruz. Türkiye tarihinde ilk kez bu sayı pandemi sırasında 10 milyonu aştı. Aşağıdaki tablo son iki yılın verilerini derleyerek dramatik artışın boyutlarını gösteriyor. Elbette, resmi oran hiç artış olmamışçasına seyrederken, belirsiz alana mahkum olan işsiz sayısındaki artış geniş işsizlik tanımı kullanılarak takip edilebiliyor.

 

Grafik 1: Aşağıdaki tablo son iki yılın verilerini derleyerek dramatik artışın boyutlarını gösteriyor. Elbette, resmi oran hiç artış olmamışçasına seyrederken, belirsiz alana mahkum olan işsiz sayısındaki artış geniş işsizlik tanımı kullanılarak takip edilebiliyor.

 

Pandemi sırasında esas mesaiyi salgını normalleştirmekle geçiren ekonomi yönetimi, Eylül ayında açıkladığı Yeni Ekonomi Programı (2021-23) içinde daha önce denenmiş ve Türkiye’nin kronik sorunlarını çözme bakımından yetersizliği kanıtlanmış işbaşı eğitim programları, kısmi süreli çalışmanın teşviki ve esnek çalışma modellerini yaygınlaştırmayı vadetti. 1990’larda küresel Kuzeyi saran çalışma refahı uygulamalarından türetilmiş bu istihdam programları, bir yandan güvence sunmadığı için iş çevrimleri kaynaklı daralmalar karşısında yanıt üretemiyorlar. Öte yandan da vasıf kazandırma ve üretkenlik artışı bakımından kendiliğinden olumlu sonuçlar doğurmayan bu programlar sadece geçici süreli işler yaratıyor.

 

Kuşak Kaybı


Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu küresel Güney ülkeleri açısından istihdam krizi karşısında verilen ve Yeni Ekonomi Programı’nda da örnekleri bulunabilecek yanıtların başka bir sorun yarattığı aşikar. Bu istihdam yaklaşımı genç işsizliğinin yarattığı toplumsal travmalar ve uzun zamanlı etkiyi hafife alıyor. Piyasa öncülüğünde toparlanmanın emek gücüne katılmaya niyetli gençlere yeterince olanak sunacağı varsayımına bel bağlamış bu bakış, eğitim yetersizliklerini görmezden geldiği kadar temel ücretin asgari ücret haline gelmesinin yarattığı toplumsal sorunları da görmezden geliyor.


Bu noktayı açıklamak için bakılabilecek en önemli veri ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısı. Aşağıda TÜİK verilerinden derlendiği haliyle 15-29 yaş arasında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısını aktarıyorum. Görülebileceği üzere 2018 yılında 5 milyon sınırına dayanmış olan bu rakam, 2020 yılının ortasında 6 milyon sınırına geldi. 15-29 yaş arasındaki toplam genç nüfusun üçte biri herhangi bir şekilde ekonomik katkı sunamadığı gibi, kendisini geliştirebilecek (resmi eğitim faaliyetlerini bu şekilde kavramak sorunlu olsa da basitleştirme için böyle alıyorum) bir faaliyette de bulunmuyor.

 

Grafik 2: 15-29 yaş arasında ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin sayısı

 

Bazı ülkelerin nüfuslarıyla kıyaslanabilecek bu topluluğun yaşadığı deneyim ancak bir kabus olarak anlaşılabilir. Ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların sayısı erkeklerin iki katı civarında seyrediyor. Eğitim olanaklarından faydalan(a)mayan ve istihdam dışında kalmış gençlerin sayısının artışında bir yandan da üniversite eğitimi alanların da yeterince istihdam edilememesinin bulunduğu unutulmamalı. Genç İşsizler Platformu’nun altını çizdiği üzere üniversite eğitimi almış ancak işsiz ya da işgücü dışına düşmüş genç nüfus (15-34 yaş arası) 2 milyon 193 bine ulaştı. Türkiye’de işsizlerin bugün yüzde 37’si (son veriye göre 2020 yazında) üniversite mezunudur.


Kısacası genç nüfusun istihdam piyasasına katılımında büyük bir sorun yaşanıyor. Eğitim görünürde bir avantaj sağlamıyor. Ekonomi yönetiminin kısa süreli ve esnek istihdam programları artan sorunu çözmüyor, halihazırdaki işsizler ordusunun ancak çok küçük bir kısmı için bazı sorunları öteleme imkanı sunabiliyor.


Sınırlı ifadelerle resmetmeye çalıştığım bu kabusun son birkaç yılın eseri olmadığını, uzun zamandır uygulanagelen istihdam politikalarının ve Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarının yansıması olduğunu vurgulamalıyım. Ancak kriz ve pandemi kaynaklı çöküş nedeniyle daha belirgin hale gelen bu resim, tarihin en yüksek genç işsizliği oranlarının bir süre daha görüleceğini anlatıyor.


 
Ekonomi Yönetiminin Beklentileri


Yeni Ekonomi Programı’na ve resmi açıklamalara bakılırsa, ekonomi yönetimi pandemi sonrası yüksek büyüme oranlarının kaydedilmesinin beklendiği 2021’de aynı zamanda Türkiye şirketlerinin finansmana erişim sorunlarının çözüleceğini düşünüyor. Önceki yıllarda verilen teşviklerin ve örneğin İVME gibi yatırım programlarının sonuçlarının alınması beklenen yeni dönemde cari açığın sorun olmaktan çıkmasını ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına yerleşilmesini umuyorlar.


Ekonomi yönetiminin söz konusu beklentilerinin yan getirisi olarak işsizlik oranında düşüş gerçekleşmesi planlanıyor. Planlanıyor ifadesi, belki de yanlış olacak çünkü genç işsizliği sorununun hızlı bir şekilde hafifletilmesi adına önceki yıllardan farklı bir girişim ortalarda görünmüyor.


Hakim ve çarpık bakışın son yansıması bu satırlar yazılırken Meclis’te komisyona sevk edilen ve bütçe görüşmeleri takvimine bağlı olarak kısa sürede yasalaşabilecek İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (Esas no 2 / 3147). Söz konusu teklif, genç işsizliği ile mücadeleyi işveren primlerinin indirilmesine bağlıyor. Teklif ilk haliyle, özellikle son on yılda AKP hükûmetlerinin ve takibinde Erdoğan yönetiminin temel yaklaşımını benimsiyor. İşveren maliyetlerinin bir kısmının devlet (ve İşsizlik Sigortası Fonu) tarafından karşılanması ile kangrene dönüşmekte olan soruna merhem öneriliyor.


İşsizlik ödeneğinden yararlanan kişilerin işten ayrılmalarını takiben 90 gün içerisinde işe girmeleri ve bu iş yerinde 12 ay süreyle kesintisiz çalışmaları halinde uzun vadeli sigorta primlerinin tamamının İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanması ya da işverenler tarafından son 16 aylık dönemdeki en düşük sigortalı sayısına ek olarak istihdam edilecek her bir çalışan için işe alındığı tarihten itibaren fiilen çalıştırılacaklara ücret desteği sağlanması gibi düzenlemeler yanı sıra genç işsizliği için özel düşünülmüş 32. Madde 25 yaş altındaki gençlerin istihdama girişlerini kolaylaştırmak için ay içerisinde 10 günden az çalışanların prim maliyetini azaltıyor. Böylece yeni girişlerde gençlerin esnek çalışmalarını, başka bir ifadeyle zamana bağlı eksik istihdam edilmelerini teşvik ediyor. Aynı torba teklif, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü için sınırlamalara tabi olmaksızın belirli iş sözleşmelerinin yapılmasının önünü açarak bu kesimler için kıdem tazminatı ve iş güvencesi hakkını ortadan kaldırıyor.


Gençlere kötü çalışma koşulları, düşük ücret, esnek istihdam yolunu gösteren; işverenlere prim desteği verilerek varılacak yerin bugünkünden farklı olması mümkün değil. Ancak kamusal ve güvenceli istihdam programlarıyla ayrıca eğitimde köklü değişikliklerle mesafe alınması mümkün olabilir. Bütün bunların koşulu ise Türkiye’de üretilen zenginliğin paylaşılma tarzının değişmesine uzanıyor, emek sömürüsüne karşı topyekûn mücadelelere bağlanmak zorunda bulunuyor. Türkiye’de genç işsizliği sorununun çözülmeyi bir yana bırakalım hafiflemesi için dahi birikim modelinde köklü değişikliklere, mevcut sistemden radikal kopuşa ihtiyaç duyuluyor.