Sunuş

"Zor günlerden geçiyoruz"

Yener Aydın (EE'76)

Maraton

8 Kasım’da bir günde dünyayı koşuyoruz

ODTÜMİST'den Haberler

ODTÜ Rektörüne

ODTÜMİST'den Haberler

Ulus ODTÜ Park

Ekonomi

Genç İşsizliği, İstihdam ve Lir Kuşları

Ali Rıza Güngen (ADM’03)

Uzaktan Eğitim

“Müzik değişince dans da değişir”

Prof. Dr. Soner Yıldırım

Anma

Prof. Dr. Ayten Coşkunoğlu Bear’ın Ardından

Prof. Dr. Gölge Seferoğlu

Anma

ODTÜ bir çınarını daha yitirdi

Prof. Dr. M.Volkan Atalay (EE'87)

Anma

Fahri Doğu........

Yaşar Morpınar (CHE’78)

bi' Dünya ODTÜ'LÜ

Tüm dünyadaki ODTÜ’lüler buluştu

Kitap

Hikayesini Arayan Gelecek

Bekir Ağırdır (MAN'79)

Edebiyat

Pascual Duarte ve Ailesi

Nükhet Tüzüner Tuncay

Edebiyat

Mürşid’in katmerli hikayesi

Müjde Alganer (MAN’93)

Fotoğraf Çalışma Grubu

Karantinayı kitaplaştırmak…

FÇG – Karantina Projesi Ekibi

Felsefe

Korona Günlerinde Felsefeye Devam

Gezi

Ilgaz’ın eteklerinde bir doğa ve kültür vahası

Gülsen Kırbaş

Mentorluk

Yeni bir başlangıç yapıyoruz

Burstan Haberler

Destekçilerimiz

ODTÜMİST'den Haberler

Söyleşi-Gezi-Etkinlik

Burstan Haberler

Salgın döneminde burs faaliyetlerimiz

Necmettin Oktay (76/OR-STAT)

Burstan Haberler

Burs İstatistikleri 2015-20

Gezi

Ilgaz’ın eteklerinde bir doğa ve kültür vahası

Gülsen Kırbaş

Anadolu’nun yüce bir dağı” olan Ilgaz, Orta Anadolu platosunun kuzey kenarından başlayarak, 2600 metreye varan doruklarıyla, yemyeşil çam ormanlarıyla, yaz kış karlı tepeleriyle, Batı Karadeniz’in güneye bakan doğal sınırını oluşturur. Ilgaz’ın kuzey eteklerinde ise Türkiye’nin en yeşil illerinden biri olan Kastamonu ili uzanır. Yemyeşil yaylalar ve çayırlar, verimli nehir vadileri, başı sislerle kaplı dağ dorukları, şelaleler, mağaralar ve daha birçok eşsiz doğal güzellik bu ilde özenle bir araya getirilmiştir sanki. Kuzeydeki Küre Dağları, ilin Karadeniz’e bakan yüzünde doğal bir eşik oluşturur ki, derin kanyonlarla oyulan bu dağ sırası, ülkemizin en zengin ekosistemini ve doğal koruma alanlarını bağrında saklar. 170 km’lik sahil şeridiyle Karadeniz’deki en uzun sahile sahip ildir Kastamonu.


Paleolitik çağdan günümüze kesintisiz süren yerleşim tarihiyle pek çok uygarlığa yurt olmuş bir tarih müzesidir. İlçelerine dağılmış çeşitli dönemlere ait arkeolojik ve mimari eserlerin yanısıra, kent merkezi bir açıkhava müzesi görünümündedir.

 

Cide Limanı • Ilgarini Mağarası girişi • Gideros Koyu • M.Ö. 7. yüzyıldan kalma kaya mezarları

 
Tarih kokan sokaklar


Ilgaz Dağı’ndan inen derelerin Karadeniz’e doğru akarken oluşturduğu Karaçomak Vadisinin doğu ve batı yakasında oluşmuş olan kent merkezinin ilk kuruluşu Orta Tunç çağına kadar geri gider. Hitit döneminde ise şimdiki kalenin olduğu yerde müstahkem bir mevki olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonra Frigler, Pontuslular, Romalılar, Bizanslılar, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar kesintisiz olarak şimdiki kent merkezinin olduğu bölgeyi iskan etmişlerdir. Cumhuriyet döneminde ise kent bugünkü şeklini almıştır. Kale, günümüze kalan fiziki varlığıyla, 12. yüzyıl Bizans Komnen dönemi yapısıdır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de tahkim edilmiş ve genişletilmiştir. Türkiye’de en iyi durumda kalmış olan kalelerden birisidir ve kente batı yamacından görkemli bir bakış sağlar. Kalenin hemen altındaki yerleşim, halk arasında Yukarı Pazar adıyla bilinir ve Ortaçağa referans veren bu adıyla ilk yerleşimin yerine işaret eder. Bugün de geleneksel konut mimarisinin en iyi korunduğu bölge olan ve Karaçomak deresine kadar yelpaze gibi açılarak inen bu mahalleler, Türkiye’de belki de özgün yapısı en iyi korunmuş birkaç kent merkezinden birini oluşturur. Osmanlı döneminde sayıları 20’yi geçen hanlardan bugün sadece 4-5 tanesi iyi durumda kalmış ve çoğu restore edilmiştir. Bu yapılar bugün otel, alışveriş merkezi, cafe-restoran gibi yeni işlevler kazanarak kentin ziyaretçilerine hizmet etmeyi sürdürmektedir. Eski kentin kalbi Nasrullah meydanında atmaktadır. 500 yıllık Nasrullah Camii ve ünlü şadırvanı, hemen yanı başındaki, bugün el sanatları çarşısı olarak tüm turistlerin vazgeçilmez durağı olan Münire Medresesi, tarihi hamamlar, kentin en eski beylikler dönemi yapılarından olan Yılanlı Darüşşifa, Anadolu’nun önemli manevi önderlerinden Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli’nin huzur dolu külliyesi, irili ufaklı camiler, külliyeler, hep tarihi kent merkezinin mücevher değerindeki tarihsel varlıklarıdır. Kaleden dereye ve çarşı bölgesine doğru yokuş aşağı inerken, birçok kıvrımlı dar sokak, birbirinden güzel tipik Kastamonu evini barındırır.

 

Kastamonu Kalesi, günümüze kalan fiziki varlığıyla, 12. yüzyıl Bizans Komnen dönemi yapısıdır • Yakupağa Külliyesi • Saat Kulesi  • 14. yüzyıldan kalma, çivi kullanılmadan yapılmış ahşap geçme mimarisiyle ve muhteşem kalem işleriyle ünlü Mahmut Bey Camii • Karaçomak deresi • Geleneksel Kastamonu konut mimarisi büyük ölçeklidir ve tüm cepheleri kaplayan pencereleriyle dışa dönük bir karakter sergiler.
 
Geçmişin görkemine tanık konaklar

Kentte tescilli tarihi ev sayısı 500’ü geçmektedir. Bunların hepsi koruma altında olup, 40-50 tanesi restore edilmiş ve kısmen yeni işlevlere kavuşmuştur. Eski mahallelerde yapacağınız kısa bir gezinti, Kastamonu geleneksel konut mimarisinin özgünlüğünü ve görkemini gözlerinizin önüne sermeye yetecektir. Kastamonu evleri, ahşapla kerpicin uyumlu birlikteliğinden doğan Karadeniz’in geneline özgü “hımış” yapı tekniğiyle yapılmış olmakla birlikte, kendilerine özgü bazı özelliklere sahiptir. Bunların başında yapıların büyük ölçeği, dışa dönük karakteri gelir. Bir Kastamonu evi tüm görkemiyle kendini dışa yansıtır. Tüm cepheleri kaplayan pencereler, kapı, pencere ve cephelerdeki kuşakların ahşap işçiliği, görenleri kendine hayran bırakır. İçinde yaşam süren sayısız ahşap ev, hala geleneksel Türk aile yaşam tarzını eksiksiz yansıtmaktadır. Bunlardan birkaçı, mükemmel bir şekilde konaklama tesisine dönüştürülmüş olup butik hizmet vermektedir. Restore edilen bazıları ise muhtelif sosyal hizmetlerde kullanılmaktadır. Kısa süreliğine Kastamonu’ya gitmiş olsanız bile, sokak aralarında bir gezintiye zaman ayırmayı ihmal etmeyin.

 

Milli Parklar, yaylalar, tertemiz sahiller


Kastamonu’nun kent merkezini yeterince gezip biraz da “yeşile doymak” isteyenler için Kastamonu’nun ilçelerinde sayısız alternatif mevcuttur. Merkez dışındaki 19 ilçenin her biri kendine özgü doğal güzelliklere ve değerlere sahiptir. İlin her biri ayrı bir öneme sahip üç adet Milli Parkı vardır. En eski olan Ilgaz Dağı Milli Parkı, sık çam ve köknar dokusuyla adeta bir oksijen deposudur ve uzun yıllardır toz karıyla çok tercih edilen bir kayak merkezidir. Küre Dağları Milli Parkı, Türkiye’nin “dünyaya armağanı” olan bir evrensel doğa mirası olarak ön plana çıkmaktadır. Milli Park içindeki ve sınırındaki konumlarıyla Pınarbaşı, Azdavay, Şenpazar ve Cide ilçeleri, flora-fauna zenginliği, Valla Kanyonu, Horma Kanyonu, Ilgarini Mağarası, Ilıca Şelalesi, Loç Vadisi, ekoturizm yapılan köyleri ile, birer doğa turizmi cennetidir. Son yıllarda bu vadi ve kanyonlar üstünde yapılan cam ve ahşap seyir terasları, doğa tutkunları için çekim noktaları oluşturmaktadır. Üçüncü Milli Park ise, İstiklal Yolu Tarihi Milli Parkı’dır. Kastamonu insanının Kurtuluş Savaşı’ndaki cansiperane fedakarlığını anıtlaştıran ve Kastamonu-İnebolu arasında uzanan 95 km’lik yürüyüş parkuru, “cephane yolu” olarak da bilinir ve uluslararası standartta işaretlenmiş bir yürüyüş yoludur.

 

Valla Kanyonu • Loç vadisi • Seyir terası


Daday ilçesi atlı spor merkezleriyle ve organik tarım çiftlikleriyle, Araç ilçesi ise trekking yapmaya çok uygun yemyeşil yaylalarıyla, Cide, İnebolu, Abana, Çatalzeytin ilçeleri, enfes kumsalları ve tertemiz sahilleriyle, her biri ayrı ayrı vakit geçirmeye değer ilçelerdir.


Kastamonu merkezine 17 km mesafedeki Kasaba köyü Candaroğlu Mahmut Bey Camii ise, UNESCO geçici miras listesinde olup, bölge tarihinin en önemli mimari kalıtlarından biridir ve tek başına Kastamonu’ya gelmek için bir nedendir. 14. yüzyıldan kalma, çivi kullanılmadan yapılmış ahşap geçme mimarisiyle ve muhteşem kalem işleriyle, dünyanın her yerinden ziyaretçilerini büyülemektedir.

 


Eşsiz lezzetler


Kastamonu mutfağı, kayıtlara geçmiş 812 çeşit yemeğiyle çok zengin bir geleneğe sahiptir. Kara iklimi kuşağının tüm tahıl ve sebze, meyve çeşitlerinin ve özellikle büyükbaş hayvan varlığının yanısıra, çok zengin yenebilir kırsal ve orman altı bitki zenginliğine sahiptir. Türkiye’de en fazla mantar çeşitliliği Kastamonu ormanlarında bulunur. Mantar yemekleri yerel mutfağın vazgeçilmezleridir. On bin yıllık geçmişiyle genetiği hiç değişmemiş ata tohumu siyez buğdayı Kastamonu’nun en önemli coğrafi işaretli ürünü ve yerel zenginliğidir. Siyez bulgurundan yapılan ekşili pilav, özgün bir Kastamonu lezzetidir. Sac üstünde veya fırında yapılan etli ekmek, hindi suyuyla ve etiyle yapılan banduma, en tipik yerel tatlardır; susamsız simidin et suyuyla ıslatılmasıyla, kıyma ve tereyağıyla yapılan tirit, türkülere konu olmuş bir yemektir. Kara çorba, kızılcık tarhanası, mantı çeşitleri, ev baklavası, kaşık helva ve daha nice enfes tatlar, Kastamonu ziyaretinizi şölene dönüştürecektir. Ayrılırken de mutlaka tereyağlı çekme helvanızı almalısınız.

 

Hindi suyuyla ve etiyle yapılan banduma • Sac üstünde veya fırında yapılan etli ekmek • Kastamonu çekme helvası

 

Bunları yapmadan dönmeyin


Kastamonu’yu görülecek yerler listesine alan bir gezginseniz, mutlaka şunları yapmanız önerilir: Kente sabah saat kulesinden, öğleden sonra da kaleden bir bakın, Nasrullah Meydanı’nı ve Camii’ni, Cumhuriyet Meydanı’nı ve Milli mimarımız Vedat Tek’in eseri Valilik binasını, Arkeoloji Müzesi ve Liva Paşa Konağı, Etnoğrafya Müzesi’ni, Atatürk’ün Kastamonu ziyaretini ve şapka devrimini ölümsüzleştiren şapka müzesini barındıran Vedat Tek Kültür Merkezi’ni gezin, camileri, külliyeleri, hanları görün, Münire Medresesi’nde alışveriş yapın, ünlü el dokumalarından alın, siyez bulguru, sarımsak, çekme helva, pastırma ve organik ürünler alın, etli ekmek, mantı, banduma, baklava ve simit tiridini tadın ve mutlaka geçmişin görkemini yaşatan, tarihin soluğunu hissedeceğiniz çam kokulu konaklarda konaklayın, huzurlu ve benzersiz bir uykunun keyfine varın…