Benim şenlikle tanışıklığım aslında henüz ODTÜ kaydımı yaptırmadan başlamıştı. '92 yılıydı. ODTÜ’yü kazanmış, kayda gelmiştim. Taze ODTÜ'lü olarak kayıt sonrası memleketime dönünce ODTÜ tişörtüyle gezmek istiyorum ya, nereden ODTÜ tişörtü edinebileceğimi sordum. “En iyileri Bahar Şenliğinde satılan öğrenci tasarımlarıdır,” demişlerdi o zaman. Bu bilgi aklımda yer etmiş olacak, öğrenciliğimin ilk yılının bahar şenliğinde, yurttaki oda arkadaşlarımla tişört yapıp satalım demiştik ki, kısa bir araştırma sonrası tişörtten vazgeçip don yapmaya karar verdik. Beyaz zemin üzerine kocaman kırmızı kalpler olan ve bir yerinde “I Love METU” yazan donlar. Böylece don sıkıntısı çeken öğrencilerin imdadına yetişecektik. Altı arkadaş, bu ticaret sonrasında koyduğumuz paranın yaklaşık yüzde yirmi fazlasını geri aldık. Tüm donlar satılmamıştı, kalanı da paylaştık. Her birimizin don koleksiyonuna fazladan on tane ODTÜ donu eklenmişti.
Geçmiş yıllardaki açılışlardan / Cem Karaca, Uğur Dikmen ve Cahit Berkay sahnede / Konuk folklor ekibi |
Sonraki dört yıl Uluslararası Gençlik Topluluğunun bir üyesi olarak şenlik komitesinin de yöneticilerindendim. Sevinci, heyecanı, coşkusu ve bir şeyler başarma duygusuyla beraber hayatımın kimi önemli anları orada geçti, kimi önemli deneyimlerini o anlarda edindim.
Şenlik Afişleri
|
Şenlik Alanları |
Açıkçası, şenlik haftası deyim yerindeyse ODTÜ’nün anahtarını rektörle paylaşırdık. Kullanılabilecek tüm alanlar ihtiyaca göre şenlik programına dâhil edilirdi. Ama belli başlı alanlar vardı tabii.
|
Uzun Eşek / UGT Şenlik / Halat çekme yarışı |
'94 yılının şenliğinde (sekizinci şenlik) daha önce olmayan anlamsız bir etkinlik peydahlandı. Panayırda bir stantta su tabancası satılıyordu. Şenliğin ilk bir-iki saatinde tüm su tabancaları bitince daha o gün su tabancası satan stantların sayısı beşe çıkmıştı.
Ertesi gün millet evinde ne bulduysa alıp gelmiş savaşa dâhil olmuştu. Önce su haznesi daha büyük tabancalar, sonra kovalar, leğenler, daha sonra bahçe ilaçlamakta kullanılan depolu hortumlu aparatlar sahaya sürüldü. Böyle ders arasında binadan binaya yürürken nereden geldiği belli olmayan bir su kütlesiyle bir anda donunuza kadar ıslanabiliyordunuz. Belediye arazözünü su savaşı için kullanan vardı. Bu arada bir şey oldu: Kimya Bölümünün bir hocası elinde sorularla mid-term’e giderken önce boylu boyunca ıslatıldı, sonra bir de una bulanınca soluğu rektörlükte aldı. O şenlik sağ salim bitirildi ama ertesi yıl, fizik kimya ve biyoloji bölümlerinin ortak başvurusu sonucu o alanın kullanımına izin verilmedi. Yeni tamamlanmış olan Kültür Kongre Merkezinden Alışveriş Merkezine kadarlık alan açıldı Bahar Şenliği için. Rektörlük AHEM ve PANAYIR için daha önce uyguladığı kısıtlamaları kaldırdı, “dilediğinizce gürültü yapın, bu alan sizin,” dedi.
ODTÜ’nün kalbinden uzaklaşmıştık ama şöyle bir avantajı oldu oraya taşınmanın. Müzik Toplulukları için bir sahne daha kuruldu o alanın yeşil bir köşesine ve amatör müzik grupları o sahnede çıkmaya başladı. Çok sayıda müzik grubu ilk sahne deneyimini orada yaşamıştır. Amatör diyorum ama Kimya Bölümünden Prof. Yavuz Ataman hocamız da solisti olduğu bir country grubuyla o sahneye çıkıp harika bir konser vermişti, ruhu şad olsun.
Zekai Tunca
Az sonra bir telefon geldi stadyumdan. Stadyumda bir heavy metal konseri var bağır çağır, millet önde kafa sallıyor filan. Bizim Zekai Tunca’nın saz ekibinin kanun ve tamburcusu kapıda "konser nerede?" diye sorunca stadyuma yönlendirmişler. Adamlar televizyon çekiminden çıkmış, papyonlu-fraklı, stadyuma gitmişler, sahneye de çıkmışlar, çalan heavy metal grubunun arkasında ellerinde enstrümanlarıyla sıralarını bekliyorlar. Heavy Metal grubunun solisti parçanın ortasında fırsat bulunca dönüp bunları süzüyor falan.
Maalesef o sahnenin fotoğrafı yok.
|
Mustafa Hadi Dedi
Arkadaşlar atladı, "ben ulaşırım", "ben yarın çıktıkları bara giderim" falan derken, kimse gitmemiş. Şenlik geldi çattı, soruyorum, haber veren yok. Telefonlarını bulduk, evden aradık açmadılar. Şenlik başladı, son bir gayret, bir arkadaşı görevlendirdik, gitmiş, daha görüşemeden sevgili yapmış kendine barda. Konuşacak fırsatı olmamış.
Perşembe günü geldi, adamların konsere çıkacaklarından haberi yok; "konseri iptal edelim" dedik. Üç damla yağmur yağınca yazdık hemen, “hava muhalefeti nedeniyle stadyum konseri iptal.” Ses sistemci Kemal Abi, “Allah Razı Olsun, hanımı yemeğe götürecektim ne zamandır,” dedi, saat 16.30’da ses sistemini kapattı gitti.
17.00’de car car, arıyorlar her yerden. "Ne oldu?" dedim, "Mustafa Hadi Dedi geldi" dediler. “Hadi ya,” dedim. Gittim stadyuma, adamlar “birader, onur duyduk, bize yer vermişsiniz, ama keşke haber verseydiniz, apar topar geldik, akşam da bir barda çıkacaktık, onu iptal ettik,” dediler. Sesçi Kemal Abi de epey saydırdı.
Gittik, yurtlarda anons yaptırdık. “Hava muhalefeti bittiği için stadyum konseri yapılacak.”
|
Can Yücel
Dokuzuncu Bahar Şenliğinde Can Yücel Gecemiz var, Çarşamba akşamı. Sabahında biri aradı, "ben Can Yücel’in temsilcisiyim. Can Yücel’in dilini gece arı soktu, gelemeyecek" dedi.
Dilini eşek arısı sokması üzerinden metafor mu yaptı yoksa büyük usta gece ayranı fazla mı kaçırdı bilmiyorum. Hayal kırıklığı büyük ama aynen yazdık şenlik haberleşme duvarına kocaman. “Can Yücel’in dilini arı soktuğu için Can Yücel Gecesi iptal.”
|